“ARAP KÖY” MAĞARA ARAŞTIRMA FAALİYETİ (20-25 Haziran 2015)

2014 Derneğimizin 50 yılı anısına, üyemiz ve efsane başkanımız Muharrem Samuk’un emeği ile “Yeraltında 50 yıl” belgeseli hazırlanmış ve İz Tv de yayınlanmıştı. Bu dönemde, İz Tv’ye gelen bir istihbarat derneğimiz ulaştırılmıştı. Mağara için bilginin geldiği Hüseyin Orhun ile görüşülmüş, mağaranın büyük olduğu izlenimi edinilmişti. 2014 yazında program yoğunluğu nedeniyle mağaraya ön araştırma gezisi yapılamamıştı.

2015 haziran ayında yapılması planlanan Keban faaliyetinden, mağaraların daha önce haritalanmış olduğu bilgisinin öğrenilmesi ile vazgeçilmiş ve Alanya’daki bu mağara araştırmasının Keban için belirlenen tarihte yapılmasına karar verilmişti.

Hüseyin Orhun’la yapılan ön görüşme sonrasında faaliyet 20 haziran cumartesi günü Bursa’dan beş kişilik ekibimizle yola çıkılması ile başladı. Akşam 18 de Alanya’ya ulaştık. Rehberimiz bize güzel bir sürpriz hazırlamış, Alanya’nın merkezinde Kızıl Kuleye yakın Park otelde konaklama sağlamıştı. Salı gününe kadar kamp yapmadan faaliyet yapmaya hazırdık. Akşam, güzel bir yöresel mutfak yemeği ve yol yorgunluğunun atılması için dinlenmeye çekilmece… Faaliyet daha sonraki günlerde devam edeceği şekilde çok zor şartlarda başlamıştı.

Ertesi gün, açık büfe kahvaltıdan sonra, Hüseyin ve arkadaşı ile buluşup saat 10:30 da Alanya merkezden yola çıktık. Yarım saatlik yolculuktan sonra Oba’ya bağlı, Kızılcaşehir köyünün, Arap köy mevkinde bulunan mağaranın ağızına varıp hazırlıklara başlıyoruz. Genç ve dinamik öncü ekibimiz hızla mağaraya giriyor ve kısa süre sonra mağaranın dikey gelişimde olduğunu öğreniyoruz. Yüksekliğin deniz seviyesine göre 372m olması mağaranın büyük olabileceği ihtimalini oldukça azaltmıştı.

İlk ekip; Yenal, Celal, Cenk ve Emrah olmak üzere dört kişiydi. Saat 12:30 da mağaraya giriş başladı. Girişteki küçük inişten sonra mağara yatay-eğimi olarak ilerliyor. Bu galeriden hemen sonra, dikey iniş başlıyor. Dikey inişteki kayalar traverten ve oluşum ağırlıklı olduğundan istasyon kurmak zorlaşıyor. Bu nedenle inişte yapılan üç istasyon da kuvvet üçgeni şeklinde çakıldı. Buna karşılık istasyonlar yine de çok emniyetli görünmüyor. Dikey inişten sonra bir salon, sonrasında bir iniş daha ve mağaranın dikey inişleri sona eriyor. Bu inişten sonra, yatay salonun hemen bitiminde dar bir geçişle ve az bir ilerleme ile mağaranın sonuna ulaşılıyor. Burada ayak izi bulmamız canımızı sıkıyor.

Ayrıca, mağaranın başından ilk inişin sonuna kadar mavi paket ipi yol boyu devam ediyor ve inişin sonunda balya şeklinde duruyor. Önce başka bir mağaracı mı girdi ? diye düşünüyorum ama bu mağaracı işi değil. Bunun hazineci işi olduğunu düşünüyoruz. Ki sonradan rehberiniz buraya birilerinin iple sarktığını söylüyor.

Kısa bir süre başka galeri var mı ? diye araştırdıktan sonra haritalayarak geri çıkışa başlıyoruz. Saat 16:47 de mağaradan çıkıyoruz. Saat 16:47 de mağaradan çıkıyoruz. Ebuzer, Yeşim ve Utku dan oluşan ekip mağarayı toplamaya giriyor.
Dışarıda mağaranın üst tarafında bir kolu atladığımızı anlayıp, Cenk ile tekrar mağaraya giriyorum. Girişin biraz altında solda aşağı basamaklar şeklinde inen ikinci bir kolu haritalayıp çıkıyoruz.

Saat 21 de Alanya’ya döndük. Yıkandıktan hemen sonra, gece hayatına akıyoruz. Gece hayatı derken, kokoreç, marketten alınmış bira, ortalıklarda gezme. Hüseyin, başka bir mağaradan bahsediyor ama götürecek kişiye ulaşamıyoruz. Benim defender akşam çok yağ akıtmıştı. Ertesi gün, tamir ve tatile ayrılıyor.

Pazartesi sabahı kahvaltı sonrası, Hasan Kola’nın tamirhanesine gidiyoruz. Aracın restorasyonunu yapan usta. Araç nerede arıza yapacağını iyi biliyor. Ön sağ teker, arka falan derken aracın bilye dağıtığı anlaşılıyor. Tamirat akşama kadar sürüyor. Arada yüzüyoruz, kale içini dolaşıyoruz. Faaliyet bu kadar zor mu olur kardeşim ?

Salı günü Antalya döşeme altında bulunan, Kovanlık dikey mağarasına girip, sonra Kırkgöz kaynağı yanındaki Tabak mağarasına gitmeyi planlıyoruz. Kovanlık mağarası, kovanlık köyünün yanındaki tepelik arazide. Bir saatlik aramaya karşılık mağarayı bulamıyoruz. İkinci mağarayı bulacağımdan eminim. Tabak mağarasının olduğu Kırkgöz kaynağında, ortam oldukça değişmişti. Her yer ağaçlarla kaplanmış. Mağaranın küçük ağzını bulamıyoruz. Muhtemel toprak kaplanmış ve ağızda bir ağaç var. Faaliyet bir anda mağaraya bağlı su altı mağarasından çıkan kaynakta yüzüp, karpuz yemeye dönüşüyor. Yirmi yıl önceye göre her yer değişmiş. Dağ başında olmadığı sürece, eskiden bildiğim bir yere gitmemem gerektiğini düşünüyorum. Her şey ve her yer değişiyor. Gece Kırkgöz’ün diğer bir çıkışında konaklıyoruz.

Çarşamba günü ekip dağılıyor. Ebuzer ve Yenal ile bir sonraki faaliyet için Bursa’ya dönüşe geçiyoruz. Bir gün dinlenip, Selçuk’taki istihbarata bakacağız.