İZMİR SELÇUK BARUTÇU KÖYÜ MAĞARASI ETÜT ÇALIŞMASI (27.06.2015)
Birkaç hafta önce ihbarı gelen bir mağarayı keşfetmek üzere yıllık iznimin ilk gününde Akhisar’dan yola çıkacaktım. Faaliyete Bursa’dan Emrah Sınmaz ve Yenal Yazıcıoğlu; Sivas’tan Ebuzer Bekar katılacaktı. Nitekim önceki gün iletişim kurduğum gibi katılımcıları sabah 10:00 da Selçuk’a vardığımda buldum. Yalnız ihbarı veren emekli beden eğitimi öğretmeni Nejat Ulusay henüz görünürde yoktu. Üzücü bir olay yaşamış, henüz yeni edindiği motosikleti çalınmıştı. Kendisini beklerken Atatürkçü Düşünce Derneği lokalinde bir şeyler atıştırıp çayımızı yudumladık. Rehberimiz geldiğinde (saat 11:00 e yaklaşırken) yaklaşık 8 km mesafede bulunan mağaraya doğru arabalarımızla yola koyulduk. Bu kurak ve sıcak memlekette havanın serin ve bulutlu olması bizi rahatlattı. Vadiye girdiğimizde doğa bizleri Ege bölgesine ait tipik maki bitki örtüsü manzarasıyla karşıladı. Boz kayalı, boz deliceli yamaçlar. Delice (Olea sylvestris) zeytinin yabani formu; bireylerin bir kısmı daha fazla verim alabilmek için aşılanmış bir kısmı da doğal hali ile örtüde hakim durumda. Rehberimizin söylediğine göre araziler hazineye ait ve vatandaşlar bu şekilde zeytincilik yapıyor. Alım satımlarda bu konuda farkındalık var; yani mülkiyet devlette olsa da zeytinlikler el değiştirebiliyor. Coğrafya ihtişamlı kaya bloklarıyla süslenmiş; kim bilir keşfedilmemiş kaç in barındırıyor. Ara ara duraklayarak vadiye ait örnek fotoğraflar aldıktan bir süre sonra andon mevkiine ulaşıp arabalarımızı bol taşlı yolun sonunda bırakıyoruz ve malzemelerimizi donanıp tırmanışa geçiyoruz. Parkur dik bir eğim, döküntü kayaç parçaları ve sık bitki örtüsü dolayısıyla bir hayli zorlayıcı. Rehberimiz her geldiğinde patikaları karıştırdığını söylüyor. Meçhule doğru yürüdüğümüz patika üzerinde Sakız adasında bol bulunan ve Antep fıstığının (Pistacia vera) akrabası olan sakız ağacı (Pistacia lentiscus) örneklerine rastlıyoruz. Emrah ağabeyimizin aradığı ise bonsai formlu bir delice; bulursa yamadori yapmış olacak. Bir süre sonra zorlu parkurda ilgisini çeken bir örneğe rastlıyor. Dönüş yolunda almaya karar veriyoruz. Fakat dönüşte yolu kaybedeceğimizden aynı patikadan bir daha geçmeyeceğiz. Ara ara mola verdikten sonra örtünün gizlediği mağaraya ulaşıyoruz. Mağara tırmandığımız tepenin sırt kısmına çok yakın konumlanmış. Rakım 250 m. Hazırlıklarımızı yapıp mağaraya girdiğimizde ilk beş metrelik mesafeyi sürünerek geçiyoruz ve kemik yığınları ile karşılaşıyoruz. İrili ufaklı onlarca kemik ve boynuzlar; bunlar çok eski örnekler, herhangi bir tazelik belirtisi yok. Bu bölümden itibaren doğrulup mağaranın tamamını gezmeniz mümkün. 3-5 metrede bir yeni kemik yığınları görüyoruz. Rehberimiz daha güzel örnekler var dediğinde devam ediyoruz. Öbek öbek koprolit ve kemik yığınları gözümüze çarpıyor. İç duvarların alt kısmında birkaç yerde girişin imkansız olduğu yatay dehlizler mevcut. Zemine göz gezdirirken oklu kirpinin (Hystrix indica) düşürdüğü oklara rastlıyoruz. Anlaşılan o ki burası oklu kirpilerin mesken edindiği “fauna aktif” bir mağara; gezdikçe yeni örneklerle karşılaşıyoruz. Her adımda yeni bir yatak yeri, oklu kirpi dışkı öbekleri gözleniyor. Sırtlanların terk ettiği veya yok olduğu mağaralara oklu kirpilerin yerleşmiş olmasına şahit olmak yeni bir tecrübe değil benim için. Sonuç kirpiler için umut verici olsa da bir sırtlan habitatının daha terk edilmiş olması bizleri üzüyor. Umarız bir yerlerde bu çevrede koloni oluşturacak yeterli sayıda sırtlan kalmıştır. Çünkü burası yeniden yerleşim potansiyeli olan gerçek bir sırtlan mağarası. Ayrı ayrı noktalarda sırtlanın taşımış olduğu ölü bedenlere ait yüzlerce kemik var. Yer yer yatak alanları ve hayvanlar tarafından kazılmış noktalar da göze çarpıyor. Mağaranın sonlarında oklu kirpinin izlerine, bu sefer tırnak izlerine de rastlıyoruz. Oklar çok taze yalnız bir tane bile kirpi göremiyoruz; sanırım erişemediğimiz noktalara pusmuş olmalılar. Mağarayı haritalamak ciddi bir emek istiyor; çünkü zemindeki buluntuların lokalitelerinin de yer aldığı bir harita çıkarmak istiyoruz. Kalın sarkıtlar ve dikitler gözlemleniyor. İçeride üstü kaya bloklarıyla örtülü çöküntü alanlar da var. Mağara ve sahip olduğu materyaller bilim ve eğitim için çok önemli bir miras niteliğinde; bozulmayacağını, talan edilmeyeceğini umuyoruz. Turizme kazandırılması ise faunanın aktif olduğu bu mağarada olası göç ve yerleşimlere engel olabilir. Sayısız fotoğraf aldıktan sonra haritalama çalışmaları ve daha ayrıntılı incelemeler için faaliyetimizin ön etüt çalışması olarak kalmasına karar veriyoruz. Rehberimiz ise mağarayı turizme kazandırmak hevesinde; bu yönde sohbetlerimiz oluyor ve gözlediğimiz durumu aktarıyoruz kendisine; son karar ise yetkili abilerimiz de. Alanın turizme açılması konusunda olası bir kabul ve hareketten önce mağarayı tekrar incelemek üzere dönüşe geçiyoruz. Dönerken yine patikayı şaşıran rehberimiz eşliğinde arabalarımızın bulunduğu noktaya iniyoruz. Bölgedeki faunaya ilişkin bilgiler almak için Avcılar Derneğini bulmaya ve bilgi almaya karar veriyoruz. Görüştüğümüz birkaç kişi bölgede artık sırtlan bulunmadığını düşünüyor; yalnızca çevre köylerde koyun ve keçilere saldırılar gerçekleştiğini dinliyoruz. Bu bir karakulak veya kurt saldırısı olabilir diyoruz ve bu konuda beyan veren çoban bu hayvanların varlığını doğruluyor. Bir süre sonra gelecek sefere daha kapsamlı etüt ve keşifler gerçekleştirmek üzere faaliyetimize son verip yine günlük hayat telaşımıza dönüyoruz.
İsmet Ceyhun Yıldırım
« Kasım 2024 » | ||||||
---|---|---|---|---|---|---|
Pt | Sa | Ça | Pr | Cu | Ct | Pz |
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |