ANDAN BOĞAZI MAĞARALARI ARAŞTIRMASI 19-21 ŞUBAT 2016
Haziran 2015 de, Andan boğazında, “Barutçu” mağarası ön keşfini yapmıştık. O faaliyetteki rehberimiz, mağarayı turizme açmak için girişimlerde bulunmaktaydı. Yaklaşık bir ay sonra mağaranın turizme açılmayacağı bilgisi bize ulaştı. Bu haber, doğal yaşama ev sahipliği yapan mağaranın korunması açısından bizi çok sevindirdi.
Eylül ve ekim ayında İzmir ve çevresine, bu arada Andan boğazını da kapsayan alanda iki etüt çalışması yaptık. Bu faaliyetlerde birisi Andan boğazında olmak üzere iki küçük mağarayı da haritaladık.
İş güç, kış şartları, tembellik gibi nedenlerden ara verdiğimiz bölge çalışmasına, şubat ayında, Andan boğazındaki mağaraları haritalayarak devam etmeyi planladık.
18 şubat Perşembe akşamı Attila, Yenal ve benden oluşan ekibimizle Bursa’dan yola çıktık. Gece saat 22’de Akhisar’da İsmetle buluştuk. Aracımız küçük ama muhabbet bozulur, iletişim kopar diye tek araçla devam etmeye karar verdik. İlk amacımız daha önce habitat’ta bıraktığımız foto kapanı almak.
Attila gayet temkinli araç kullanıyor. Ekip üyeleri olarak her şeyi çok iyi bildiğimizden, Urla tepelerinde, Özbek köyüne ulaşmak için bir saate yakın dolaştıktan sonra hedefimize ulaşıyoruz. Gece karanlığında foto kapanımızı yerli yerinde bulmak bizi mutlu ediyor. Ancak görüntü konusunda hiç de şanslı değiliz.
Selçuk’a gece ulaşamayacağımızı önceden hesapladığımızdan, etüt çalışmamızda Gümüldür’de kaldığımız otelde konaklamaya karar veriyoruz. Gece saat 4:30’da otele varıp yataklara yığılıyoruz. Cuma sabahı 9 da mevsimi yeni açmış olan bir kahvaltıcıda verdiğimiz kısa moladan sonra Selçuk’a doğru yola koyuluyoruz.
Selçuk’ta kamp için yiyecek alışverişi yaptıktan sonra, saat 11 de Andan Boğazına ulaşıp çadırlarımızı kuruyoruz. Anadan boğazı iki tarafı tepelik, giriş kısmı oldukça geniş, ilerlendikçe gittikçe daralan yapıda. Kamp attığımız zeytinlik, iki mağaranın ortasında yer alıyor. İlk gün dere yatağına yakın ulaşılması kolay, ancak çalışılması daha zor olan mağaraya girmeye karar veriyoruz. Mağarayı ekim ayında bize rehberlik yapan Bekir Yırkoğlu’ndan öğrenmiştik. Bekir amca en son 30 yıl önce vadiye gelmiş, gençliği çobanlıkla geçmiş.
15:20 de mağara ağızındayız. Mağarada çalışmak oldukça zor. Muhtemel mağaraya giren ilk insanlar da biziz. Mağaranın sonunda bulunan bir yer dışında, girişi en olarak 10 m olan mağaranın tavanı 20 – 70 cm yükseklikte. Mağarada çalışmak için sürünmek zorundasınız. Mağara hafif eğimli taş yığma girişle başlıyor. Bu taşlar çok eskiden köylüler tarafından mağaraya girip saklanan hayvanları engellemek için yığılmış. Mağaraları hangi hayvanlar kullanıyor ? diye sorabilirsiniz. Karakulak, Anadolu Parsı, Oklu Kirpi, Mağara Sırtlanı… Girişlerde ise, İsmet’in hobi-fobi olarak sürekli bahsettiği bir kısım zehirli yılanlar bulunabiliyor. O kadar ki İsmet’in ağzından düşmeyen engerekten bıktık usandık. Aslında burada olamamızın ana nedeni mağaralarda konaklayan Çizgili Sırtlanlar.
Mağarada ilerledikçe, kirpi okları, eskiden kalma çok sayıda hayvan kemiği, evcil hayvanlarda kullanılan nal, çan, zincir gibi malzemelerle karşılaşıyoruz. İlk galeri sonrasında benim geçemediğim dar bir geçişle mağaranın devamına ulaşılıyor. Mağara yine tavanı alçak eni nispeten geniş bir şekilde odacıklarla devam edip, dönerek aynı ağıza açılıyor. Mağara aktif olarak kirpiler tarafından kullanılmakta. Sırtlana ait eski izler mağaranın dar, ileri odacıklarına kadar ulaşıyor. İsmet, bu memelinin “gerçek mağaracı” olduğunu söylüyor.
Attila ile ekibin diğer elemanlarından ayrılıp saat 18 de dışarı çıkıyoruz. Ağızda bekleme uzuyor. Haritalama işi oldukça zorlu. Ağızdan seslerini duyuyoruz ama buradan çıkmak imkansız. Ekip aynı yolu geri dönmek zorunda. Attila ile kamp’a erken dönüp yemek hazırlığına girişiyoruz. Yenal ve İsmet mağaradaki çalışmayı 21 de tamamlayıp kamp’a ulaşıyor. Cuma gecesinin son saatleri, kamp ateşi başında muhabbet, eğlence…
20 şubat cumartesi Barutçu mağarasına sıra geliyor. Mağara ilk araştırdığımız mağaranın aksine, Andan boğazını çevreleyen tepelerin üst seviyesine yakın konumda. Kamptan yürüme ve tepeye tırmanmak, biraz da mağara ağızını aramak bir saat kadar zamanımızı alıyor. Öğle saatinde mağaraya giriş yapıyoruz.
Mağara girişinden hemen sonra, galeriye yandan bağlanan dar alçak bir girişle devam ediyor. Kısa bir sürünmeden sonra ayağa kalkılabiliyor. Buradan sonra mağara genişleyerek devam ediyor. Dönüşlü, yatay, oda galerilerden sonra mağara, geniş, ortasındaki dev sütunların çevresinden dolaşılabilen, büyük bir salon ile sonlanıyor. Büyük salonun girişinde taş toprak yığma bir alan ve tavanda küçük bir giriş bulunuyor.
Mağaranın ağızından itibaren birçok yerde yığıntılar halinde hayvan kemikleri, oklu kirpi dışkıları bulunuyor. Öncelikle fotoğraf çekimi yapıyoruz. Mağara tabanındaki bulguları ayrıntılı değerlendiriyoruz. Biraz sonra derinden bir ses tekrarlamalı olarak geliyor “haaaaaaa….”. Herkes bir yorum yapıyor içinden. Ben bir tarafa sinmiş bir oklu kirpi olabileceğini düşünüyorum. Eğimden yukarı çıkınca İsmet müjdeyi veriyor “Osmanlı Engereği – Ottoman Wiper”. Engerek geri çekilmiyor. Zehirine güvenen kabadayı bir sürüngen. Muhtemel yukarıdaki açıklıktan düşmüş olabileceği şekilde yorumluyoruz. Üstüne varmadan çalışmaya devam ediyoruz. O da, biz de zamanla birbirimize alışıp, aldırmıyoruz.
Mağara dolaşılıp iyice öğrenildikten sonra. İsmet’in bir yıldır elinden düşürmeyip, oldukça ilerlediği üçtelli sazla mağarada klip çekiyoruz. Mağara akustiği bu küçük çalgının sesini yüksek perdelere çıkarıyor.
Son olarak mağarayı ağızdan itibaren haritalama çalışması yapıyoruz. Mağaradaki çalışmamız, akşam saat 18 de sonlanıyor. Hızla tepeden aşağı inerek hava kararmak üzereyken kamp’a varıyoruz. Nerede eski zamanların kampları… Ateş başı fotoğraflar dernek watspp grubunda paylaşılıyor. Yine de ateş başındaki eğlence ve muhabbet eski günleri aratmıyor.
Pazar sabahı erken yola çıkıp, Barutçu köyü muhtarı ile faaliyetimizi paylaşıyoruz. Selçuk’ta Atatürkçü Düşünce Derneği lokalinde artık gelenekselleşen çay tost ritüelinden sonra dönüş yoluna geçiyoruz. Manisa öğle yemeği, Akhisar’da İsmet’ten ayrılış… Akşam saati Bursa’ya ulaşarak faaliyetimizi sonlandırıyoruz.
Faaliyetten notlar:
MAD Bursa Şubesi Çizgili Sırtlan Araştırma Kolu olarak, bir üst kültür konuşma tarzımız oluştu. Yeni katılanın anlaması ya da saçma bulmaması olanak dışı.
A.D. Derneği lokali Selçuk’un göbeğinde oldukça huzurlu, bahçesi güzel bir mekan.
Alış veriş yaparken (hele de aracınız tıka basa doluysa) promosyon satışlardan uzak durunuz. Bir tl diye, altı kilo yer fıstığı almanın hiçbir anlamı yok.
Manisa’da, sanayi girişinde Köfteci Ali’de, köfte ve kokoreç yenilmese olmaz.
Aracın arkasında oturup, duyulmayacağını sanarak, ekip üyelerinden birinin dedikodusunu yapmak çok ayıp
İzmir’in köyleri ve doğası çok güzel. Bu mevsimde bile hava mükemmel. Yine gideceğiz.
Emrah Sınmaz
Fotoğraf Galerisi
« Kasım 2024 » | ||||||
---|---|---|---|---|---|---|
Pt | Sa | Ça | Pr | Cu | Ct | Pz |
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |