ORHANELİ SÖĞÜT "İKİ KAPILI" MAĞARASI ARAŞTIRMASI
Beş temmuz çarşamba günü dernek toplantısında Orhaneli söğüt köyüne faaliyet için karar aldık. Cumartesi günü dernek evinde saat 8:30 da Atilla Ülgen, İsmet Ceyhun Yıldırım, Hüseyin Soylar ve Mustafa Uzan ile toplandık. Mağara ihbarını önceki faaliyetten Söğüt köyünün muhtarı Mehmet Ali bize bildirmişti. Rehberimiz Kendisi ve kardeşi olacaktı.
Saat 08:45 de dördümüz ve İsmet'in vazgeçilmez köpeği Tundra ile yola çıktık. Tundra benden çok faaliyete çıkmış olabilir mi acaba diye düşünmedim değil. Yolculuğumuz askerlik anılarımızı anlatarak geçmişti. Saat 10 gibi Orhaneliye varıp soluğu fırından aldığımız simit börek vs yemek için kahvehanede aldık. Muhtarla konuştuğumuzda gelirken zayıf gelmeyin sakın ha demişti. Ben de biz şişmanları istiyor sanmıştım. Meğer konu başkaymış. Mangal için et ekmek vs istiyormuş bizim muhtar. Kahvaltıyı bitirip faaliyet içi gerekli yiyecekleri aldık. Açıkçası, biz mi misafirdik onlar mı ev sahibi değildi anlamadım. Mağarayı bulmamız için neyse ki... iyi kalpli muhtarımız vardı.
Orhaneli’nin yerlilerinden Sedat Seymen'i de (daha önce bir çok faaliyette hem rehberlik hem arkadaşlık etmiştir) alarak Söğütlü köyüne doğru yola çıktık. Köye vardığımızda saat 11:15 idi. Muhtar ve kardeşini 2,3 kere aramamıza rağmen kendilerine ulaşamadık. Daha sonra kendilerine ulaşıp tarlada olduklarını geleceklerini söylediler. Aradan 1 saat geçmesine rağmen hala bir gelen olmadı. Hava iyice bozmuş yağmur yağıyor ve bu bekleyiş bizimde morallerimizi bozuyordu. Son kez aradıktan sonra tekrar geliyoruz diyerek yarım saat sonra sonunda gelebilmişti. Muhtar Mehmet Ali ve Kardeşi ile selamlaştıktan sonra tarlada işleri yarım bıraktık geldiklerini söylediler. Halbuki 2 gün önce faaliyet için haberleşip plan yapmıştık.
Mağaraya Muhtarın traktörüyle, römorkta gidicektik. Oldukça rahat bir yolculuk olacaktı yani. Muhtar “bu traktör su yakmaz mazot gerekir” demişti. Faaliyet bitince hallederiz deyip yola koyulduk. Söğüt köyünden çıkıp, Barak Dede mevkine doğru yola çıktık. İsmet Ceyhun arkadaşımız bölgede yatır olduğunu söylemişti. Halbuki bence asıl yatır traktördeydi. Yol oldukça bozuktu ve bu yüzden traktörde süper mario gibi, kah zıplayıp kah eğilerek yola devam ettik. Güzel doğa manzarası eşliğinde Kavacı kayağı mevkine doğru ilerledik. İsmet Ceyhun arkadaşımızın jetonu yeni düşmüş ve geldiğimiz mağaranın daha önce faaliyet yapılan bir mağara olduğunu bize iletmişti. Bilseydim gelmezdim diyordu. Benim için hiç fark etmezdi. İlk defa görecektim.
Mağaraya yakın bir bölgede durup eşyalarımızı alarak mağarayı aramak için tepeye doğru yola çıktık. Mağara yatay olcağı için içim rahattı. Mustafa Uzan ilk defa mağaraya gireceği için heyecanlıydı. Dört bir koldan mağarayı arıyor fakat bir türlü bulamıyoruk. Hislerime güvenerek biraz daha aşağıdan ilerledim ve mağarayı buldum. İki Kapılı İn diye geçiyordu mağara. Diğer arkadaşlara da haber verip mağaraya girmek için hazırlanmaya başladım. Atilla Ülgen de geldiği için mutluydum. Tecrübeli(yaşlı kurt) mağaracılarla faaliyet yapmak ve yeni şeyler öğrenmek beni mutlu ediyordu.
Gerekli ekipmanları giyip İki kapılı mağaranın sağından içeri girerek açılışı yaptım. Girişten itibaren mağara 20 derecelik eğimle aşağıya doğru gidiyordu. On metre sürünerek ilk bölümü geçip bir odaya vardım. Oldukça fazla hayvan kemikleri kafatasları ve sinekler vardı. Açık olan her yerimizden içeri giriyordu. Bulunduğum alanda sadece çömelerek duruluyordu ve ikiye ayrılan bir kola çıkmıştı. Sağdan başladık sağdan devam edeyim diyerek yaklaşık 5,6 metre sürünme sonrası daha geniş bir açıklığa geldim. Yarasa yada herhangi bir canlı göremedik. Solda küçük oyuklar aşağıda ise devam eden bir hat vardı. Bu geçiş mağara tabanındaki taşlardan dolayı dardı ama geçilmeyecek kadar değildi. Ben bir kaç zorlamadan sonra hem tek olmanın hem de sıkışma ihtimalinden dolayı daraldan geçemedim. (Yediğim bisküviler sağolsun) Canım sıkkın bir şekilde mağaranın çıkışına doğru yöneldim. Dışarı çıktığımda İsmet ve Sedat vardı sadece. Atilla ve Mustafa İse peşimden gelmemiş soldaki girişten içeri girmişlerdi. Şansızlık Mustafa arkadaşımızın kafa lambasına pil almamıştık. Ondan dolayı Atilla Ülgen ile fazla ilerlemeden küçük bir daralın önünde buldum kendilerini.Öncekinden geçemedim bari burdan geçeyim diyerek darala doğru soktum kendimi. Hafif bir zorlanmadan sonra 1-2 metre sürünerek daha geniş bir alana çıktım. Mağara burda iki kola ayrılıyordu ve yer yer oyuklar çukurlar vardı. Soldaki kol biraz dar ve kayalar geçişi zorlaştırıyordu. Sağdaki koldan ilerledim ve burada ayağa kalkacak kadar bir yükseklik vardı. Burada tekrar bir kol vardı fakat sağdaki kol 2-3 metre ilerleyip bitiyordu. Soldaki koldan ilerleyince yaklaşık 3 metrelik bir yükseliği olan odaya açılıyor ve burasıda devam etmiyordu. Yarasa veya herhangi bir dışkı kalıntı bulunmadı. Tekrar en başta daralın öbür tarafında bekleyen Atilla ve Mustafa’nın yanına gittim. Mustafa’nın ilk mağarasıydı ve benim ne işim var diye içinden geçiriyordu sanırım. Kendisi bir kaç kez zorlamasına rağmen dar geçişten geçememişti. Atilla Ülgende şansını denemiş ve geçiş onun içinde geçilmez olmuştu. Harita malzemesini alıp az önce girdiğim sağ kolu haritalandırdım. Daha sonra soldan ve dar koldan devam etmeye başladım . Sol tarafımdan bir ışık hüzmesi içeri giriyordu heyecanla arkadaşlara burasının dışarıya açılan ikinci bir girişi olduğunu söyledim. Yaklaşık 5 metre ilerledikten sonra mağaranın ikinici girişine ulaştım.
Gün yüzünü görmek iyi gelmişti. Atilla ve Mustafa’yı bu girişe yönlendirdim. Ben de tekrar girişi mağaraya girip ışığı gördüğüm yerden devam düz devam ederek ilerlemeye ve sürünmeye başladım. Yine yaklaşık 4 metrelik bir sürünmeden sonra biraz geniş bir oyuğun önüne geldim. Atilla ve Mustafa ışık yetersiziğinden bu alana gelmek istemediler. Bulunduğum küçük alanın tabanı,toprağımsı bir yapıdaydı. Yukardaki küçük bi açıklık vardı orası da biraz geniş gözüküyordu fakat giriş çok zordu. Aynısından aşağıda gördüm ve ışıkla baktığımda burada mağara devam ediyordu. Biraz zorlayarak geçmeye çalıştım fakat kayalar kalçamın geçmesine izin vemiyordu. Kısa bir hayat sorgulamasından sonra inat edip yumuşak toprağı kazarak geçebileceğim alan oluşturdum ve bu sefer ki denememde kolayca geçiş yapabildim. Yaklaşık 2 metrelik bir ilerlemeden sonra başka bir odanın tabanındaki oyuktan çıktığımı fark ettim. Sonra burası bana yabancı gelmemiş ve en başta ikiye ayrılıp sağdan devam eden kola çıktığını fark ettim. Yani iki kolda ileride küçük geçişlerden birbirine bağlanıyormuş. Bu diğer koluda hızlıca haritalayıp mağaranın ağzına çıktım. İki kapılı İn mağarasının sağındaki alanı haritalamak için ben ve Atilla mağaraya doğru ilerledik. Atilla abi buraya ilk defa gireceği için sineklerle henüz tanışmamıştı. Ben de her zaman yanımda olan buff ile yüzümü kapatıp arkasından ilerledim. Fakat Atilla sineklerden dolayı zor ilerliyor ve ağzından gözümden hep içeri kaçtı diyordu. Bu zorlu alanı geçtikten sonra bahsettiğim ve geçemediğim darala gelmiştik. Burda darala gelmeden soldan da bir kol ilerliyor fakat bir yere çıkmıyordu. Atilla ile zorlarsak burdan geçeriz diye konuştuk fakat tabandaki oluşumlar güven vermediği için başka bir zamana bırakıp haritalandırma işine geçelim dedik.
Karnımız oldukça açtı ve gücümüz tükenmişti. Haritalandırma yapıp hızlıca mağaradan çıktığımızda saat 16:00'dı. Bizi getiren muhtar da acıkmış olmalı ki hızlıca traktörü mangal yapıcağımız alana doğru sürdü. İsmet, Mustafa, Sedat arkadaşımız önden gidip ateş yakmaya başlamışlardı.Çeşmenin yanında güzelce tavuk ızgara ve karpuzlarımızı yedik. Daha sonra Semaverde demlenen çayımızı beklerken mağarayı değerlendiriyorduk. Muhtarda mağarada define buldunuz mu, cin peri var mı gibi ilginç sorular soruyordu. Bir diğer yer olan Merdiven İni mağarasına da gider miyiz buradan diye sorunca Muhtar orasının da çok uzakta olduğunu söylemişti. Yine gelirseniz başka zamana gösteririm demişti.(....) Bu arada Tundra bizi korkutmuştu. Bağlı olduğu ağacın dibinde toprakta hareketsiz yatıyor seslenmelerimize cevap vermiyordu. Neyse ki sonra ipini çözünce kendine gelmiş, meğer serinlemek için toprakta öylece yattığını anlatmıştık. Saat 18:15 civarı söğüt köyüne dönüş sağlamıştık. Misafirperver muhtarımız faaliyet sonu toplam 5 km yola 300 TL mazot parası istiyerek cömertliğini bir kez daha göstermişti. Muhtar Mehmet Ali ve kardeşine veda ettikten sonra Orhaneli'nde de Sedat Seymen'i bırakıp Bursa’ya doğru yola çıktık. Yolda muhtarın kulağını epeyce çınlatıp faaliyeti noktaladık.
Hüseyin Soylar
Yorumlar
Yorum Ekle
Bilgilendirme
Yorum Ekleyebilmeniz için Sitemize Kayıt Olmanız Gerekmektedir.
İlgili Konular
MENÜLER
EN İYİLER
KATEGORİ
KATEGORİ
ETKİNLİK TAKVİMİ
« Kasım 2024 » | ||||||
---|---|---|---|---|---|---|
Pt | Sa | Ça | Pr | Cu | Ct | Pz |
1 | 2 | 3 | ||||
4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10 |
11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 | 17 |
18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 | 24 |
25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |